27 Kasım 2022 Pazar

Erich Fromm - Sevme Sanatı



'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi?

Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi. Sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen için mi? Seven kişi olabilir öyle değil mi? O zaman demek ki kitap 'sevme' kavramına bağlı olarak 'sevgi' ye odaklanacaktır.

Bu kitap incelemesinde bir sanatı konuşacağız. Bu hiç şüphesiz kitabımızın adından da geçtiği gibi "Sevme Sanatı"dır. 

Erich Fromm giriş yazısında şöyle bir açıklama yapar: "Bu kitabı okuyarak sevme sanatına ilişkin hazır
bilgiler edinmek isteyenler düş kırıklığına uğrayacaklardır. Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişinin sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır. Burada yapılmak istenen
okuyucuya, sevgiye erişmek için harcadığı tüm çabaların, kendi kişiliğini bütünüyle yaratıcı yönde geliştirmedikçe, başarısız kalacağını göstermek, komşusunu sevme yeteneği, alçak gönüllülük, cesaret, inanç ve
disiplin kazanmadan sevgiden yana kişisel doygunluğa erişemeyeceğini kanıtlamaktır."
Ve BAM! İşte Fromm müthiş bir seslenişte bulundu okuyucuya. Bu kitap asla bir kişisel gelişim değildi. 
Devamında dikkatinizi çekmek istiyorum 'Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişinin sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır." yani sevgi olgunluk mu? Ya da olgunluğu mu gerektiriyordu? Sonra ki devamı ise" kendi kişiliğini bütünüyle yaratıcı yönde geliştirmedikçe" diyor, bu kısma baktığımız zaman ise bu olgunluğu kişiliğin bütünüyle yaratıcı olmalı, gelişmeli diyor. Ayrıca disipline de önem verdiği aşikardır, sevgi iyi yollarda olacağını son cümlesinde de belirtir. Bu bölümü vermemin nedeni ise kitap hakkında bilgi, özet niteliği taşıdığını düşünüyorum.

Sevmek bir sanat mıdır?
Dedikten sonra yolu ikiye ayırıyor Fromm;
"Öyleyse eğer, bilgi ve çabaya gereksinimi vardır. Yoksa sevgi, kaderin bir lütfuyla şanslı olanlarımızın «kapıldığı» tatlı bir duygu mudur? Şüphesiz büyük çoğunluk ikinci önermeye inanmaktadır. Oysa bu kitap, birinci önerme temeline oturtulmuştur." yani bilgi ve çaba gerekiyor. Sevmek için bir bilgiye ve çabaya ihtiyacımız var? İhtiyaç mı dedim? İşte şimdi olay değişiyor. Buyrun devam edelim. 

Fromm kitabında insanların 'sevme' den ziyade 'sevilmeyi' arzuladığını belirtir. İnsanlar nasıl sevilirim, çabası içerisindedir. Erkekler için sevilmenin yolu güç ve paradır, kadınların ise endam ve güzellik. Sizce de çok haklı değil mi?
Ayrıca romantizmi ele alan yazar aşkın artık bir çeşit pazarlama olduğu belirtir yani kişilerin karşılıklı çıkarı söz konusudur. Boşuna demiyoruz aşk kalmadı diye, gerçekten de aşk neredeyse kalmadı. 'Nerede o eski aşklar', Neden böyle deriz biliyor musunuz? Çünkü o aşklarda çıkar yoktu sadece sevgi vardı.

Artık her şey o kadar değişti ki, sanal dünyayla beraber hiç tanımadığımız insanlara karşı yakınlık hissediyoruz ve sevgi duyuyoruz, çok garip değil mi? En önemlisi bu ne tür bir sevgi ya da sevgi mi? 

'Sevgi olmadan insan yaşayamaz.' Kesinlikle öyle çünkü sevgi bir ihtiyaçtır, bizler sevmek ve sevebilme gereksinimi duyarız. Fromm, sevginin bir ihtiyaç olduğunu belirtir. 

İncelemenin başında sorduğum sorunun henüz yanıtını alamadık, 'sevgi nedir/neydi?' o zaman devam. 

Biz insanlar kabuğumuzu kırmadan asla yaşayamayız, biz insanlar birbirimize ihtiyacımız var. Biz sürüyüz, yalnız yaşayamayız. Kadın-erkek önce kendini keşfetti sonra birbirini keşfettiler. Öncesinde insan birbirine yabancıydı bu yüzden sevgi oluşmadı, ancak yakınlaşmayla oluşabilirdi. Kişinin birbiriyle kaynaşma arzusu insanın içindeki en güçlü itkidir. Bu, insan soyunu, kabileyi, aileyi, toplumu bir arada tutan güç en temel duygudur.

Sevgi vermektir. Mesela en önemlisi ilgi vermektir, eğer insan sevdiği bir şeye yeterince ilgi göstermiyorsa bu onun sevgisinin yetersizliğidir. Kişi sevdiği şeyler için emek verir, sevdiği şey için çabalar.

Kitapta yer yer sadistlik hakkında da ilişkiler olacak, bu sizin ilginizi çekecektir. Peki neden sadistlikten söz ediliyor? Sadistler acı çektimek isteyen kişilerdir çünkü acı çektirmek zihnen onları doyurur. Sadistler acı çektirmeyi seviyor da diyebiliriz öyle değil mi? Farkettiğiniz üzere 'sevgi' dedim. Ayrıntılı bilgi için 'sevme sanatı' adlı kitaba ya da çeşitlik makalelere başvurabilirsiniz.

Sevgi denince kadın ve erkek arasındaki ilişki muhakkak akla gelir, kitapta bu konu hakkında da bilgi verir Fromm. Bu konuda elbette Freud görüşleri de konuşulacak ve eleştirilecektir.
Birde çocuk, anne, baba arasındaki sevgi konu ediliyor. Anne ile çocuk arasında sevgi, baba ile çocuk arasında sevgi; hoş, anlaşılır bir şekilde dile getiriyor yazar. 

Hadi ilginç bir bilgi de verelim: Sekiz buçuk - on yaşlarına kadar çocukların çoğunda, sorun hemen hemen bütünüyle sevilmektir, 
O olduğu için sevilmek. Bu yaşa dek çocuklar henüz daha sevemezler, sevilmeyi minnetle, sevinçle karşılarlar. Çocukların gelişmelerinin tam bu noktasında 
yeni bir unsur girer sahneye; kişinin kendi çabasıyla sevgi üretme duygusu. Yani bu sevme kavramı sonradan gelişiyor bizde. 

Kadın-erkek ilişkisinde Fromm'un deyimiyle 'cinsel sevgi' üzerinde biraz duracağız. 
Fromm anne sevgisi ve kardeş sevgisini aynı katagoriye alıyor çünkü bir anne bütün çocuklarını sever, bir kardeş bütün kardeşlerini sever. Ancak cinsel sevgide ise bir kişi tek biri kişiyi seviyor ve Fromm bunu 'bencillik' olarak belirtiyor. Bunu şöyle açıklıyor:
"Birbirine "âşık", kendileri dışında başkasına hiç bir sevgi duymayan iki insana sıkça rastlanır. Bunların sevgisi gerçekte iki kişilik
(â deuz) bencilliktir. Onlar kendilerini karşılıklı aynılaştıran iki insandır. Ayrı - olma sorununu tek kişi olmayı, iki kişi yaşıyarak çözümlerler, Yalnızlığın üstesinden gelmeyi başarabilirler. Ne var ki diğer insanlardan ayrı oldukları için birbirlerinden de ayrıdırlar ve kendilerine yabancılaşırlar, bir olma deneyi boş bir hayaldir, Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa sevdiği kişide insan, tüm insanlığı, yaşayan ne varsa hepsini sever." sonunda ise verdiği mesaj ne hoş öyle değil mi? Kişi sevdimi yaşayan ne varsa hepsini sever. 
Sevgi sadece bir cinsel ilişki olarak algılanmamalı Kadın-erkek ilişkisinde.
 
Kardeş ve anne sevgisi süreklidir yani doğuştan beri ve hayatımızın büyük bir kısmında var olan insanlara duyulan sevgidir. Cinsel sevgi ise tanımadığımız bir insana hissettiğimiz bir sevgi, bu sevgi genelde sürekliliği olmaz çünkü cinsel isteğe bağlı olarak olur, bunun yaşanmaması için kişi sadece sevdiği yabancıya bağlı ise tüm her şeye sevgi duymalı ve sevdiği kişiyi niçin sevdiği de önemlidir. Burada kısmen Fromm bu konuyu derin ve anlaşılır ele alıyor. 

Gelelim, bana göre en önemli konuya:
KENDİNİ SEVME
Maalesef kendini sevme konusuna bakınca mevzu gerçekten derin ve can sıkıyor. Şöyle ki; Calvin, kendini sevmeye 'veba' diye niteliyor; Freud'a göre ise narsizmle eşit. 
"Narsizm, insan gelişmesinin ilk evresidir, yaşamının daha sonraki evrelerinde narsizme dönen kişi sevme yetisini yitirir, en uç noktası çıldırmaktır." Kendimizi de mi sevemiyeceğiz! Onu geçtimde kendini sevmek bencilliktir denilmiş hep, günümüzde bencillik, kendini beğenmiş, egoist vb. görülür, neden öyle olsun ki, kişi kendini sevemez mi? Birde kendini seven bir insan başkasını sevemez, o zaman Fromm'dan gelsi cevap:"Eğer bir insan, olarak komşumu sevmem bir erdemse, bir insan olduğuma göre kendimi sevmem de 
bir erdemdir." komşu sadece bir örnektir. Bu arada bencil kişi sadece kendisiyle ilgilidir. Herkesin kendine göre olmasını ister. Kısacası insanın kendini sevmesi bir erdemdir. Daha sonra yazar kendini sevme ve başkasını sevme arasındaki ilişkiyi açıklıyor, kitabı okuduğunuzda göreceksiniz. 

Tanrı sevgisine de değinelim, zaten daha sonra iki konu geliyor, o iki konudan sonra kitap bitiyor. Tanrı ile kul (insan) arasında bir bağ vardır, bu sevgi olabilir nefret de ya da başka bir şey de olabilir. Her ne olursa olsun bir bağ var, ister kabul edelim ister etmeyelim bu bağın varlığı değişmez. Kitapta Fromm Tanrı sevgisini dinlerle bağdaştırarak anlatıyor ancak ağırlıklı olarak Hristiyanlık üzerine durmasını doğru bulmadım, diğer dinlere de kısmi olarak yer veriyor ama özellikle İslama neredeyse hiç değinmiyor. Bunun nedeni İslam ile Hristiyanlık arasındaki benzerlik mi bilemiyorum. Kısacası Tanrı ile insan arasındaki ilişkiye ve sevgiye açıklık getiriyor.

- Sevginin Uygulanması -
Sevgiyi, sevmeyi duygu olarak ele aldık şimdi de bu duygunun artık fiile geçmesine geçeceğiz, şimdi bakalım Fromm bize neler anlatacak bu konuda. 
Bizim için olduğu gibi Fromm içinde zor bir konu olmuş: "Sevme sanatının kuramsal yanından sonra, şimdi daha güç bir sorunla karşı karşıyayız, sevme sanatının uygulanması" diyor kendileri ve çokta haklı. Sevgi herkesi sevmekle gerçekleşebilir. Bir insanı insan olduğu için sevmeliyiz, tek bir kişi severek diğer insanları yok sayamayız. Bir toplumda sevgi olmazsa o toplum yok olur diyor Fromm. 
Sevme sanatında ustalaşmak isteyen biri, disiplini, yoğunlaşmayı ve sabrı tüm yaşamına uygulamaya da başlamalıdır. Konuyla ilgili daha detaylı açıklamayı kitapta bulabilmek mümkün.

Konuyu toparlayıp incelemeyi bitirelim. Sevme sanatı sevgiye bağlı olarak açıklanır ve üzerinde düşünülüyor. Sevgi bağlarını ele alan kitap insan ilişkilerinde sevginin yerini, rolünü anlatıyor. Yani aslında sevgi insanlar arasında önemli bir bağdır diyebiliriz. 
Kısacası 'sevgi' kavramı hakkında bir düşünceniz olacağı ve üzerinde düşünebileceğiniz bir kitap. 

1 yorum:

  1. Buraya bir de ses eklenirse müthiş olur. Yaptığınız inceleme ve yazılarınızı seslendirmenizi tavsiye ederim

    YanıtlaSil

Sen Benim Gizim

 'Ruhum ruhuna kenetlendi' Yürek hasretinle kurudu Gelsen görsen içimi Sen benim gizim Sen benim gizli yaram Yalnızlığın ıssızlığı ü...